Yazımın başlığını “yaşlılığı ertelemeniz mümkün” yerine “gençliği uzatmak elinizde “olarak değiştirdim. Bu son dakika değişikliğinin nedeni; zihne olumlu mesajlar veren cümlelerin yaratacağı etkinin önemini vurgulama isteğim oldu…
Gözlemlediğim kadarı ile genç kalmanın sırrının yaşama bağlılıkla ilişkili olduğunu söylemek istiyorum. Ruhu genç kalanların vücudu da daha dinç oluyor. O halde öncelik yaşam tarzınızda olmalı… Sosyal yaşam, aile ve dostlarla birlikte olmak, hareketlilik, kendinizi iyi hissettiren aktiviteleri, hobileri günlük yaşantınıza dâhil etmeniz, pozitif düşünce tarzı, insanı hem ruhen hem de bedenen zinde tutar ve motive eder. Sürekli gelecekle ilgili planlar yapmak, ev eşyalarını, giyim tarzını ve gardırobunuzu yenilemek, yeni arkadaşlar edinmek, sık seyahat etmek, yeni şeyler öğrenmek ise işin sihirli dokunuşları.
Kilolu Olmamalısınız
Çevresel faktörler ve genetik özellikleriniz herkes için farklı olan yaşlanma hızınızı etkiler. Sizin katkınız ise alışkanlıklarınız, hayata bakışınızdır. İlerleyen yıllarda kalp krizi veya tip 2 diyabet hastalığına yakalanma riski, hele genetik yatkınlık söz konusu ise önem taşır. Kilonuzu dengede tutarak şişmanlığın beraberinde getireceği kalp damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon gibi kronik hastalıklardan korunabilirsiniz. Yaşa bağlı Alzheimer, artrit ve osteoporoz diğer önemli risklerdir. Ayrıca, kiloyu sağlıklı bir şekilde korumak kanser riskini de azaltır. Sağlıklı beslenmenin yanı sıra sabah ve akşam 30’ar dakikalık yürüyüş yapmak, stresi yönetmek genç kalma sürecinde etkili diğer parametredir. Kilolu olma dışında sigara ve alkol kullanma alışkanlıklarınızın yaşlanma sürecini hızlandırdığını söylemek zorundayım. Rafine şeker, un ve tuzu sınırlamak ise olumlu etki yapacaktır.
Beslenmenizde Nelere Ağırlık Vermelisiniz
Beslenme ile doğal yollardan vitamin ve mineralleri almak en uygun yoldur. Oysa yaşlılıkta dengeler bozulur, vücutta salgılanan hormonlar, enzimler farklılık gösterir, beslenme ile alınanlar yeterli olmaz, vitamin ile minerallerin takviyesi gerekebilir.
Antioksidanların Koruyucu Etkileri
Sebze ve meyvelerle alınan antioksidanlarla zenginleştirilmiş bir beslenme düzeni, serbest radikallerin oluşturduğu hücre yaşlanmasının etkilerini azaltabilir.
A Vitamini:
A Vitamini göz sağlığını destekler. Kayısı, havuç, domates, portakal, ıspanak, brokoli, şeftali, lahana gibi yeşil-sarı sebze-meyveler, karaciğer, balık, süt ve yumurta en zengin A vitamini kaynaklarıdır.
C Vitamini:
Vücudun direncini artırıp organların genç kalmasına yardımcı olur. Koyu yeşil yapraklı sebzelerde, maydanoz, yeşilbiber, ıspanak, asma yaprağı, brokoli gibi yeşil sebzeler, turunçgiller, çilek, kızılcık, kuşburnu ve kirazda yoğun olarak bulunmaktadır.
E Vitamini:
Yaşlanmaya meydan okuyan diğer bir vitamin E vitaminidir. Bitkisel sıvı yağlar, yeşil yapraklı sebzeler, zeytinyağı, mısırözü yağı, ceviz, badem, kuru baklagiller en iyi kaynaklardır.
Kalsiyum:
Beslenmenizde her gün süt ürünlerine yer vermelisiniz. Yaşanmaya bağlı bazı enzimlerde azalmaya paralel olarak süte karşı hassasiyetiniz artabilir, alternatif olarak keçi sütü, peynir ve yoğurdunu deneyebilirsiniz.
Çinko:
Bağışıklık sistemini güçlendirir, yaraları iyileştirir. Et, süt, peynir, yumurta, deniz ürünleri ve balık gibi hayvansal gıdaların hepsi çinko bakımından zengindir.
Selenyum:
Güçlü bir antioksidan olan selenyum; hücreleri korur. En çok patates, yumurta, ay çekirdeği ve baklagillerde, sarımsakta, ayrıca sakatatlarda, balık ve deniz ürünlerinde bulunmaktadır.
Beta-Karoten:
Genellikle havuç, bal kabağı ve kayısı gibi turuncu sebze ve meyvelerde ve yeşil yapraklı sebzelerin büyük bir kısmında ıspanak, brokoli, turp, şalgamda bulunur. (Klorofil nedeniyle bu sebzelerdeki beta karoten turuncu değil yeşil renklidir)
Likopen:
Yoğunlukla domates, karpuz, pembe greyfurt ve kayısıda bulunmaktadır.
Lutein:
Havuç, brokoli, kivi, ıspanak, domates, biber ve daha pek çok yiyecekte bulunmaktadır.
Flavonoidler:
Soğan, elma, yabanmersini, kayısı, armut, çilek, ahududu, pırasa, domates, lahana, brokoli, ıspanak, maydanoz, böğürtlen, vişne, kiraz, erik, siyah üzüm, kırmızı şarap, turunçgillerde bulunmaktadır. Yeşil çay flavonoidlerin en yaygın besinsel kaynaklarıdır.
Kateşinler:
Yeşil ve siyah çayda bol miktarda bulunmaktadır.
Proantosiyanidinleri (vişne, kiraz), sulforavanı (karnabahar, lahana, turp), damar yaşlanmasını geciktirici özellikleri ile Resveratrolü (üzüm) kuvarsetini (elma, soğan), allisini (sarımsak) besle listenize ekleyebilirsiniz.
İlerleyen Yaşınıza Özgü Bir Başka Sorun; Unutkanlık İçin Damar Sağlığını Korumalısınız
Unutkanlığı engelleyebilmeniz için damar sağlığına uygun besinleri tercih etmelisiniz. Kalp ve damar sağlığı için olumlu olanlar unutkanlık konusunda da yardımcı olacaktır. Bol taze meyve ve sebze yiyin. Doymuş yağ tüketimini azaltmak için; balık ve hindi etini kırmızı ete tercih edin. Etin görünen yağlarını ayıklayın, doymuş yağ alımını azaltın. Krema, işlenmiş gıdalar yerine daha az yağlı olan peynir çeşitlerini tercih edin. Süt ve yoğurt tüketin. Zeytinyağı ve rafine edilmemiş tam tahıllar tercihiniz olsun. Ayrıca kolesterol kontrolü için doymuş yağ bakımından zengin hayvansal yağlar yerine Omega-3 bakımından zengin, ceviz, keten tohumu, uskumru, somon ve ton gibi balıklar tüketmeniz, meyve ve sebzelere ağırlık vermeniz, düzenli egzersiz yapmanız, sigarayı kullanmamanız da önemlidir. Oksijeni dokulara taşımaktadır. Demir eksikliği nedeniyle ortaya çıkan oksijen eksikliği beyin hücrelerinin çalışmasını olumsuz etkilemektedir. Demir eksikliği varsa demir takviyesi yapılabilmektedir. Vitamin ve mineral alımının ihtiyaca yönelik olması ve miktarların doktor kontrolüyle belirlenmesinin önemini hatırlatmak isterim.
Bolca su için ve güneşlenin
Sağlığınız için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri gün boyunca bol su içmektir. Sağlıklı kemiklerin temeli kalsiyum ve fosfor sentezi için D vitamini katkısını da unutmamak gerekir, o halde her gün 20-30 dakikanızı ayırıp güneşten faydalanabilirsiniz.
Hücrelerin yenilenmesinde gece salgılanan melatonin hormonu önemli rol oynar. Bunun için ise formül çok basit: ışıkları kapatınız ve yatınız. Çünkü melatonin hormonu siz uyurken ve gece karanlıkta salgılanmaktadır.
Hazırlayan
Aralık 2015