İnsülinin keşfinden önce, komplikasyonların gelişimine bağlı olarak organ hasarlarına neden olan diyabet, ölüme yol açan kronik bir hastalık olarak tanımlanırdı. Bugün, nitekim artık kontrol altında tutulabildiğinden söz edebiliyoruz. İnsüline bağlı diyabet hastaları, en büyük isteklerinin, enjeksiyonlardan kurtulmak olduğunu vurguluyorlar. Bunun için tıp adamları, diyabeti tamamen tedavi etmek yanı sıra engellemek ayrıca mümkün mertebe geciktirmek adına yoğun araştırmalar yapmaktalar.
Diyabet hastalarının çoğunluğunu, “Erişkin Tip 2” oluşturuyor!
Vücutta yeterli insülin üretilememesi ve üretilen insülinin de etkin kullanılamamasına (insülin direnci / duyarsızlığı) bağlı olarak gelişir. Tip 2 diyabet, ilerleyici bir hastalıktır. Kan glikoz düzeylerinin kontrol altında tutulmaması halinde, hastalarda yaşamı tehdit edebilen komplikasyonlar gelişebilmektedir. Bunların en önemlisi de kalp ve damar hastalıklarıdır. Orta yaşta iseniz (ne yazık ki hastalığa yakalanma yaşı giderek düşüyor), ailede diyabet öyküsü ve kilo fazlalığınız varsa, kan yağları ve insülin direnciniz yüksekse, hareketsiz bir yaşam tarzı sürüyorsanız, hipertansiyon hastasıysanız, özellikle karın bölgesinde yağlanmanız oluşmuşsa; Tip 2 diyabet risk faktörleri taşıyorsunuz demektir.
Pre-Diyabet ve Buna Bağlı Gelişen Tip 2 Diyabet Hastalığı
Pre-diyabet önemli bir dönemdir. Eğer kan şekeri kontrolü sağlanırsa, Tip 2 diyabet gelişiminin önüne geçebiliriz.
Pre-diyabet (gizli şeker) ise kan şekerinin normalden biraz yüksek olduğu, diyabet öncesi durum olarak tanımlanır ve kişi, bu durumda Tip 2 diyabet olmaya adaydır. Tip 2 diyabetin geciktirilmesi, pre-diyabet döneminin mümkün olduğunca erken tanısı ile sağlanabilmektedir. Bunun için, hastalık riski grubunda olanların, kan glikoz seviyelerinin daha yakından takibi için sıklıkla laboratuvar tetkiklerini yaptırmaları gerekir.
- yüzyılın salgın hastalığı olarak tanımlanan diyabetle mücadele için; öncelikle fazla kilolarınızdan kurtulmalısınız.
Diyetin, bir süre için yapılacak bir beslenmenin parçası olarak algılanmayıp; beslenme ve egzersiz alışkanlıklarının kalıcı ve etkin bir şekilde benimsenmesi ile pre-diyabet ve buna bağlı gelişen Tip 2 diyabet hastalığını erteleyebiliriz.
Tip 2 diyabetin önlenmesi ve geciktirilmesinde etkili olan kriterler;
- Toplam yağ tüketimini azaltmak (%30’un altı)
- Doymuş yağ tüketimini azaltmak(%10’un altı)
- Posa tüketimini arttırmak (günde 25-30 gr)
- Düzenli egzersiz yapılmalı (haftada en az 150 dakika)
- Kilo kaybı sağlanmalı (ağırlığın %5-10 oranında)
Tatlılara, cipslere, kurabiyelere, keklere ambargo!
İlk olarak, basit şekerler içeren tüm gıdaları ortadan kaldırmak fakat kan şekerlerini aşırı yükseltmeyecek şekilde,düşük glisemik indeksli karbonhidratlar tüketmek veya glisemik indeksi düşürmek için basit karbonhidratları, bir miktar yağsız proteinler ile yemek gerekir. Yüksek glisemik indekse sahip, yani kan şekerini hızlı yükselten karbonhidratların devamlı yenmesi, kanda insülin hormonunun hep yüksek olmasına, doygunluğun kısa süreli olmasına, acıkma atakları yaşamamıza da neden olur. Elbette yanı sıra, sebze ve meyve yemelisiniz. Koyu yeşil sebzeleri yani brokoli, ıspanak, Brüksel lahanası gibi nişasta içermeyen sebzeleri tercih etmelisiniz.
Ne Kadar Karbonhidrat Tüketilmeliyim?
Kişiden kişiye farklılık gösterdiği için, bu sorunun cevabını kişilerin özellikleri belirler. Yaş, cinsiyet, kilo durumu gibi pek çok parametrenin bilinmesi ayrıca gerekir. Ayrıca bir gün içinde alınması gereken toplam karbonhidrat yerine, hedef kan şekeri kontrolünü sağlayacak karbonhidrat alımı ve bunun gün içinde öğünlere ve ara öğünlere dağılımı da önemlidir.
Yağlı yememeye özen göstermelisiniz. Doymuş yağ alımının yüksek olması ve yetersiz posa tüketimi her şeyden önce Tip 2 diyabetin gelişimini etkiliyor.
Yağ ve proteinin glisemik indeks değeri yok kabul edebiliriz. Ancak yüksek yağlı ve yüksek proteinli yiyeceklerle yenen karbonhidratlar, kan şekerini daha fazla yükseltir. Yeterli miktarda protein almak; yağ yakma, metabolizmayı hızlandırma ve zayıflamada etkili olur. Ancak önerim, proteinden zengin ancak kalorisi düşük olan tercihler yapmanız olacaktır.
Bel Çevresi Ölçümü
Diyetle yağ miktarının azaltılması amaçlandığında; toplam kalori alımı azaltılmazsa, kilo veremezsiniz. Bel çevresini artıran besinler, genellikle glisemik indeksi yüksek gıdaların tüketilmesi ile tetiklenmektedir. Vücuttaki yağ birikmeleri, yalnız yağlı gıdaya bağlı değildir; karbonhidratlı ve protein içeren gıdalar gereğinden fazla tüketildiğinde de bunlar vücutta yağ olarak depolanıyor.
Günde en az beş porsiyon meyve- sebze tüketimine özen gösterilmelidir. Zaten bolca lifli olan fasulye, nohut, mercimek gibi baklagiller, haftada 2-3 kez tüketilmelidir.
Diyette kolesterol miktarı, günde 300 mg altında olmalıdır. Yanı sıra, enerjinin %12-15’inin proteinlerden gelmesi oldukça sağlıklıdır. Balık ve kümes hayvanlarını kırmızı ete tercih etmek; az yağlı süt, yoğurt veya peynirler (lor gibi) tüketmek daha doğru olur.
Yemeklerdeki yağ miktarı azaltmak;
Katı yağ yerine sıvı yağ kullanılmalı, etle pişirilen yemeklere yağ ilave etmemeli; sakatatlardan, sosis, salam, sucuk gibi işlenmiş et ürünlerinden kaçınmakta fayda var. Yemekler pişirilirken; kızartma yerine ızgara, haşlama ve fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.
Baharatlardan da yararlanabilirsiniz. Tarçının insülin direnci ve açlık kan şekerini düzenleyici etkisi bulunduğu, çalışmalar sonucunda doğrulanmıştır.
C vitamini ve D vitamini, Tip 2 diyabet gelişimini geciktirici etki sağlıyor.
D vitamini yağda çözünür ve karaciğerde depolanır. D vitamini ihtiyacının yüzde 10’u beslenme ile sağlanır; geri kalan kısmı güneşle ciltte yapılıyor. Nitekim; Gıdalarda özellikle yağlı balık, karaciğer, yumurta sarısı, kakao, tereyağı, süt ve süt ürünlerinde vardır.
C vitamini antioksidan etkiyi arttırdığı için; diyabetle artan oksidatif hasara karşı hücreleri koruyabilmektedir. C vitamini, başta turunçgiller olmak üzere, yeşil yapraklı taze sebzelerde, maydanozda, kabakta, soğanda, kivide ve domateste bol miktarda var.
Eşit aralıklarla, az ve sık beslenme tercih edilmelidir.
Kandaki şeker seviyesini ve insülin salım mekanizmasını kontrol etmek için; beslenmenin gün içine yayılması gerekir. Bir sonraki öğünde fazla yemek yemeyi engellemek için: Öğün sayısı 3 ana ve ilave ara öğünlerle destekleyin, az ve sık yemeye özen gösterin.
Daha fazla hareket etmelisiniz.
Beslenme modeli; düzenli ve orta düzeyde olmak üzere, haftada en az 30 dakika yürüme gibi fiziksel bir aktivite ile desteklenmelidir.
Banu Kazanç
Beslenme ve Diyet Uzmanı
Kasım 2012