Seçici olmayan açlık, herhangi bir şeyi, güçlü bir özlem ile tüketme isteğidir. Bir besini yeme isteği; psikolojik nedenler de dahil olmak üzere birçok neden ile gelişebileceği gibi vücudunuzda belirli bir vitamin veya mineralin düşük olduğunun göstergesi de olabilir. Belirli yiyecekler için neden istek duyduğumuzun arkasındaki bilimi anlamak, onlarla mücadele etmek için stratejiler geliştirmemize katkı sağlar.
Fiziksel mi Psikolojik mi?
Beslenme yetersizlikleri bazı durumlarda yiyecek istekleriyle bağlantılıdır. Belki çikolata özleminin, magnezyumun düşük olduğu anlamına geldiğini duymuşsunuzdur.
Özlemin, besin eksiklikleri ile ilgili olduğunu öne süren popüler bir teori olmasına karşın tartışmalar, araştırmaların yetersiz olduğu ve bunu desteklemediği yönünde. Nohut; lif, magnezyum, potasyum, demir ve folat içerir. Fakat vücudun bunlara gereksinimi olduğu halde kimsenin canının nohut çekmediği örneği sıkça verilmektedir. Büyük olasılıkla, eğer istek, beslenme yetersizlikleri nedeniyle olsaydı “hepimiz lahana yemek isterdik” diye örnekleri çoğaltıyorlar.
Özlemlerin psikoloji ve fizyoloji arasında karmaşık bir etkileşim olduğunu düşünüyorum. Yiyecek isteklerini sosyal, kültürel ve psikolojik faktörlere dayandırmak aslında daha mantıklı bir yaklaşım olur. Örneğin, şeker özlemek genellikle insülin direncinizin sizi tatlı gıda yemeye yönlendirdiği anlamına da gelebilir, kan şekeri dengesizliklerini ya da krom ve magnezyum gibi mineral eksikliklerini de gösterebilir. Tabii mutsuz olduğunuzda tatlı bir şeyler yiyerek kendinizi rahatlatmak ihtiyacında da olabilirsiniz veya yetersiz beslenme de bu tür yiyecek isteklerini daha da kötüleştirebilir.
Yeterince protein yemek; atıştırmalıkları tüketme isteğini azaltmaya yardımcı olmaktadır. Vücut çok aç olduğunda normalden daha fazla kalorisi yoğun yiyecekler isteyebilir.
Yiyecek İsteklerine, Beynin Hafıza, Zevk ve Ödülden Sorumlu Olan Bölgeleri mi Neden Olur?
Leptin ve serotonin gibi hormonların dengesizliği, aynı zamanda yiyecek isteklerine neden olabilir. Ayrıca, yiyecek isteklerinin, bir şeyler yedikten sonra vücuda salınan endorfinden kaynaklanması da mümkündür.
Çikolataya özlem duymak; şartlı alışkanlık, stres ya da ruh halinin bir işlevi ya da vücudunuzun magnezyum ihtiyacı olabilir. Stres; çikolata ya da şeker gibi şeyler arzulamak için itici bir faktördür. Araştırmalar, beyninizin stresten sorumlu olan bölgesinin, açlık hormonu leptin seviyesini de yönettiğini göstermiştir. Ama stresli olduğumuz zaman istediğimiz sadece tatlılar değildir. İnsanlar ayrıca cips gibi tuzlu atıştırmalıklara da yönelebilirler. Çıtır çıtır sesler çıkaran yiyeceklerin çene gerilimini dengeleyebildiği, stres için gerçek bir fiziksel rahatlama sağladığı söylenir.
Beynin ödül merkezi: Özellikle şeker, beyindeki ödül merkezini etkilediğinden, yemeği bir ödül olarak algılamamıza yol açıyor.
Bir arkadaşınızla kavga mı ettiniz? İş yerinde kötü bir gün mü geçirdiniz? Bu duyguların en kısa zamanda kaybolmasını mı istiyorsunuz? Yiyecekler beynimizdeki zevk merkezlerini uyardığından, ödül olarak gördüğümüz, kendimizi iyi hissettiren yiyecekler tüketmek isteriz.
İşlenmiş yiyecekler daha sık arzulanır: Yüksek yağlı, yüksek karbonhidratlı yiyecekler (patates kızartması, pizza, kurabiye, kek, makarna, peynir vb.) beynimizdeki ödül merkezlerini daha fazla uyarmaktadır. Beynimizin ödül alanını tetikleyen bu rahatlatıcı yiyeceklere sadece bir seferlik özlem duymakla kalmayıp aynı zamanda tekrarlayan bir öğrenilmiş davranış döngüsüne girmekteyiz. Bazı yiyeceklerin kendimizi iyi hissetmemizi sağlayacağını öğrenen beynimiz, geçici olarak bile olsa, onları bu amaç için kullanır ve rahatlık için yiyecek kullanma döngüsünde kilitli kalırız.
Aslında bize rahatlık sağlayan yiyeceklere olan isteğimizin ardında temel fizyolojik bir neden de yatar. Yağ ve şeker tüketimi ile vücutta dopamin hormonu salgılanmaktadır.
Uykuya Dikkat!
Araştırmalar, yetersiz uykunun, daha az sağlıklı yiyecekler için istek uyandırabileceğini göstermektedir. Vücudu uykudan mahrum bırakma, yiyeceğin daha çekici görünmesini sağlayabilir ve yeme seçeneklerimizi daha az kontrol altında tutmamıza neden olabilir. Uyku eksikliği, leptinin daha düşük seviyelere inmesine ve ghrelin adı verilen açlık düzenleyici başka bir hormona etki etmekte ve bu da insanların normalden daha fazla yemelerine neden olmaktadır.
Dikkat! En Sevdiğiniz Yiyecekleri Ciddi Şekilde Kısıtlamaya Kalkmayın Çünkü Sonuçta Duygusal Sağlığınıza Zarar Verebilirsiniz
Bazı insanlar için arzu ettikleri yiyeceklerden tamamen kaçınmak, aşırı yemek yemeyi beraberinde getirir. Bu durumda, kısıtladığınız yiyeceklere karşı adeta aşerer, çok fazla tüketme yoluna gidebilirsiniz. Aşırı isteklerin önüne geçmek için kısıtlamalar yerine kontrollü tüketmek çözüm olur.
Geçmişte hoş anları çağrıştıran yiyecekler: Bu istek çoğu zaman belleğe bağlanır
Birçok kültürde, birçok ülkede yemek, gerçekten sevginin bir ifadesidir. Çoğumuzun, bizi çocukluğumuza, eskilere geri götüren yiyeceklerle ilgili bir anısı vardır. Mutlu çocukluk dönemindeki bazı yiyecekler, gıda anıları, daha duyusal ve daha güçlü etkiye sahiptir. Geçmiş yeme deneyimlerinizi hatırlarsınız. Lezzetli bir şey yediğinizde (örneğin bir paket patates cipsi) beyniniz bu duyguyu kaydeder. Bir dahaki sefere o yemeği gördüğünüzde, o yemeğin kokusunu aldığınızda, hatta o yiyecekleri okuduğunuzda beyniniz, yediğinizde gelen hatıraları ve tepkileri tetiklemeye başlar.
Gıda endüstrisi tuzaklarına dikkat etmelisiniz
Beyniniz çeşitliliği sever. Yiyeceklere gelince, aynı tadı tekrar tekrar yaşarsanız daha az zevk almaya başlarsınız. Başka bir deyişle, bu belirli sensörün hassasiyeti zamanla azalır. Ama gıda endüstrisi bu soruna da çözüm buldu; abur cuburlar, bu duyusal spesifik yanıtı önlemek için tasarlanmıştır. Gıda şirketleri, bağımlılık yaratan yiyecekler için ar-ge çalışmalarını önemsemekteler. Korkmayın! Aşamalı olarak daha sağlıklı beslenmenin yollarını bulabilirseniz, abur cuburları giderek daha az istemeye başlarsınız.